KENDİNE YEDİREMEMEK

Yemeklere konan tuz miktarı için eskiler “bir tutam tuz” derler. Şimdi günümüzde yemek tarifleri çay kaşığı veya çorba kaşığı diyor, hatta gram ölçen teraziler öneriliyor.”

Kimileri annesinden öyle öğrenmiştir. Günümüzün tekniğine geçmeden annesinden öğrendiği gibi devam ederler. Hatta başka bir örnekleme de: Makarna yaparken makarnayı tencereye göz kararı koyanlar, iki defalık yerine dört öğünlük makarna çıktığında ortaya “şunu bardakla yap, bardak ölçün olsun dendiğinde göz kararı koymaktan vazgeçmeyen kimileri de vardır.

“Bir gıda termometresi al, sütleri öyle mayala, teknik çalış” diyenlere “benim elimin ölçüsü iyidir” diye alışkanlığına devam eder bazıları. Mayaladığı yoğurtlar maalesef bazen tutmadığında kendisine yediremeyip vazgeçmez sütü öyle mayalamaktan.

Tansiyon hastası biri vardır mesela! Bir şekilde stresini yönetmeyi öğrenmiştir de ilaç almayı bırakır, bırakırken de şayet yükselirse alırım o zaman diye de kendini ikna eder. Sonra baş edemediği, onu aşan bir sorun çıkar da tansiyonu yeniden yükselir. Ama kendine yediremeyip ilacı yeniden yutmaya, kendine yedirmeye geçemez bir türlü!

Bir tarafta bir tutam tuz ya da göz kararı, (ölçüyü tutturanları tenzih ederim) öte tarafta gerçek!

Tutmuyorsa elinin ölçüsü,

Kendine yediremeyip…

Hangisi?

Nefsin mi, hakikat mi?

Biri istemeden öfkelenir. Sonra o öfkesi boğazında bir taş olur yutamaz. Biri de der ki o taş, vicdanının taşı. KENDİNE YEDİREMEDİĞİN ŞEY, DOĞRUYU HATIRLATIR.

Bize doğruyu hatırlatan (fiziki) gerçeklik Allah’ın “kevni” tabiattaki ayetlerindendir. Bir de “kavli” ayetler vardır ki o da kitabımız “Kur’an-ı Kerim!” İkisi de hem fiziksel evrende hem sosyal hayatta Allah’ın düzenini bildirir: “Kevni ayetler suda bir geminin nasıl batmayacağını, nasıl yol alacağını bildirirken kavli (lafzi/sözlü) ayetler de bizlere hangi istikamette yol alacağımızı söyler. Cennete giden yolda bir taraftan gerçekliğin içinde ayakta kalmak gerekirken bir taraftan da istikamet üzere olmak gerekir şu çocuk misali:

“Çocuk kardeşinin oyuncağını kırmış. Önce “Ben yapmadım” diyor. Ama sonra gece yatağında yatarken midesi bulanıyor gibi hissediyor. Annesi geliyor, “Hasta mısın?” diyor. Çocuk gözlerini kaçırarak fısıldıyor.

“Kardeşimin oyuncağını ben kırdım. Bunu gizlememi kendime yediremiyorum”.

Annesi de şöyle diyor:

“O zaman yutma. Dürüstlükle çıkar içinden. Belki birlikte tamir ederiz.

… yoksa yolumuzu şaşırıp cennet yerine cehenneme çıkabiliriz

Yorum bırakın